30 Haziran 2009 Salı

Titanik ikiymiş.

Biraz önce titanic 2'nin sözde fragmanını izledim, bence iyi bir çalışma olmuş!

Hayır efendim Titanic 2 değil fragman. İşin doğrusu Titanic 2 diye bir film yapsalar giderim, filme çok bayıldığımdan değil elbette eski günlerime olan saygımdan! Yaa böylesine de saygılı bir insanım işte. İzlediğim ilk "büyük insan" filmiydi, yaş 9, gitmek için anneme biraz dil döktükten sonra -sinemaya yalnız gitmem sorun değildi aslında zaten her gün aynı binada bulunan kütüphaneye yalnız gidip geliyordum senelerdir- annem artık "büyük insan" filmeleri ve de kitaplarına - bu olaydan bir süre önce de Duygu Asena'nın Aynada aşk vardı adlı kitabını okumak için tutturmuştum- olan ilgimi dizginleyemeyeceğini anlayınca bana izin çıktı.

Hatırlıyorum çok kalabalıktı, Pocahontas ya da Casper gibi o dönem popüler filmlerime bu kadar ilgi gösterilmemiş olması beni şaşırtsa da bunu da o insanların eksikliklerine verdim, fazla üstünde durmadan geçip kuruldum koltuğuma. Aslında pek kurulmak denemez çünkü işin aslı şu ki arkalarda oturmak zorunda kalmıştım ve dimdik durup izlemem gerekiyordu bütün filmi, ama olsundu yine de artık kocaman Titanic izleyen biriydim.

Ben oldum olası severim filmleri sevgili hiperokur -kendimi Laurence Sterne sanmaktan ne zaman kurtulacağımı kim bilebilir?- bana hep dikizlemek gibi gelir sinema - tek boyutluluğumu seveyim- anlıyacağınız dikizlemeyi de severim. İsterim ki herşeyi göreyim, sürekli izleyeyim.

Nerden nereye geldim yine?
Yine aslında yazmak istediklerimi unuttum.. Bin defa kalkarsan bilgisayarın başından, şu kitabı okuyup geliyim hemen dersen böyle olur işte.

Neyse. Bir daha ki sefere..

29 Haziran 2009 Pazartesi

blog değil bayaaa bildiğin sipeys!

Şunu farkkettim; günlerdir gidip gelip (!?) buraya bakıyorum, tam bir şeyler (tanrım bunların hangisi ayrı!?) yazacakken kendi kendime boşver lan sadece selamon -küçük seyle- okursa -bak o da okursa diyorum- okuyacak, zaten o da çok meraklıysa arar "nabıyosun Bü" der buluşuruz, ben her zamanki gibi bilincimi akıtarak -ya da çağıldatarak mı demeli; çağıldatmak dedim lan!- konuşurum karşısında saatlerce o da bir kısım fikir ve de bilgi sahibi olur..
Bir kısım diyorum çünkü yakın zamanda gördük ki götüyle anlayıp dinliyormuş beni..

Bakınız yine yaptım, blog girdisiynen bile trip atarım -öylesine süperim anlamında- kıvamına geldim.
Asıl konuya dönelim - "Asıl konuya, dönelim" tonlamasıyla oku!- üçkağıtçı ve düzenbaz ve de pis bir insanım sanırım.

Evet!

Cidden çok sıkıldım.

10 Haziran 2009 Çarşamba

muah!?!

Farkettim ki benim gerçekten teşhirim gelmiş.
güzel bir kelime değil biliyorum ama bu böyle; pazartesi günü gidip çingene pembesi ruj alıp bir güzel sürünüp kadıköy sokaklarında yazın resmi olarak geldiğini müjdelediğimden beri bundan kesinlikle eminim.. Tek canımı sıkan tek izleyiciye oynamak- merhaba sarp! (sarp küçük harfle! Çünkü o kadar da muheteşem olmayan bi kızı benden daha çok seviyor.)


Bu arada ruj da çok yakıştı; yakışmadı değil!

6 Haziran 2009 Cumartesi

i am a cop, shut up!

Gayet güzel bir gece geçirmişken birden sabah sabah içinde yine bir sıkıntıyla uyanmak da neyin nesi?

Sebepleri hakkında çok fikrim olsa da hepsini bir kenara bırkıp hazırlanmaya başlamalıyız sevgili überokur!

The Knife - Heartbeats ve Rock Classics fonda müzik olsun diyorum ve koşarak uzaklaşıyorum..

5 Haziran 2009 Cuma

blogyazısıno000000004 ya da bu saçmalığı daha ne kadar sürüdürüm bilmiyorum no 4

Bu arada bir gecede üç hatta dört yazı!

Hayırlı olsun sayın mü!

Sanırım teşhirim gelmiş..

blogyazısıno000000003

Bu arada an itibariyle fedonla feysbuk vesilesiyle çok samimi arkadaş da olduk, kendisinden rica ettim bu hafta programına gittiğim zaman (!) benimle tefli fotograf çektirecek! :),


Uyku.

blogyazısıno000000002

Tam da uyumaya hazırlandığım şu saatlerden beni bir türlü yatağa sokmayan ve insanların bari gürültü yapma diye yalvarmasına sebep olan şey hemmen aşağıda görebileceğiniz fotograf.. Evet sapığım ben sırf başkası da bulmak istiyor diye -ki konsept bu mu olmalı ondan pek emin değilim- uyumadım bu güzide cumartesi günü/gecesi için yaptığım yorucu planları göz önünde bulundurmadım oturdum aradım taradım bir adet "tefli fedon" buldum. Belirtmeliyim ki "tefli fedon" bulmak "dövmeli fedon" ya da "arkasında deniz olan fedon" bulmaktan daha zor bir şey değil. İşte karşınızda "Tefli fedon" :



Ben harıl harıl bunu ararken -yahu altı üstü 1 dakika falan sürdü heralde; sana söylüyorum nasıl bulamadın be adam!- daha önemli bir bilgiye eriştim o da şu ki; meğerse bizim fedonla hülya avşar'ın havuzda fotografları varmış! Yaa şaşırırsın işte böyle!







Bu önemli haberi de verdikten sonra sessizce yatağıma doğru yollanırken -bekle beni hayatım!- bir daha asla ve asla boş işlerle uğraşmayacağıma, sabahlara kadar "oo gençler ne biçimde eğleniyoruz" diyerek oturmayacağıma, saçlarımı asla kızıla boyatmayacağıma -baksanıza şunun haline yahu, bu ve bir kaç örnekle beraber kızıl saç eşittir basitlik ve ucuzluk denkleminin altına imzamızı atar olduk;bu konuyu bol bol anlatıcam!- ve de en önemlisi -tamam ozımaaann demeyeceğime söz veriyorum!

blogyazısıno000000001

Eski blogu çöpe attıktan sonra bazı "düğmeler"in de yardımıyla yeniden başlamaya karar vermem pek de şaşılası bir durum olmasa gerek!


Hem "düğme" diyorum "tuş" diyorum fasa fiso değil yani; bunun basınca çamaşır yıkayanı olur, mail göndereni olur, fotograf çekeni oluurr, ses çıkaranı olur. Olur da olur işte..


Bu defa ki beni bir şeyler yazmaya zorladı, şaşılcak bir şey -yeri gelmişken belirteyim; bu sefer her bir ve de şey kelimelerinin nasıl yazıldığına söz veriyorum dikkat edicem, doğru yapıcam demiyorum, dikkat diyorum!- yok.



Bir arkadaşımın daha önce de söylediği gibi; Öpenzi..